18.10.12

Gülmeye hasret bir coğrafyanın kimliği, çığlığı ve umudu: Arjen Arî(evrensel.net)

 

 Edebiyat bir anlamda bir milletin günlüğüdür, onun geçmişinin, şimdisinin ve geleceğinin hikayesini anlatır.”der Gregory Jusdanis. Kürt edebiyatına -ister sözlü, ister yazılı olsun- baktığımızda tam da bunu doğrulayan bir gerçeklikle karşılaşırız. Özellikle de Kürt şiiri ve bu şiirin modern damarlarından birini ören  Arjen Arî de. Şimdiye değin “Ramûsanminveşartin li geliyekî-Ev ÇiyaRûspîne-Destana Kawa-Eroûtîka-BakûrêHelbestê-Şêrgele-Çil Çarîn-BîhokaLi Pişt Sînor-KulîlkênBe’îvan-Gorî û Bindest” adlı eserleriyle okur karşısına çıkan Arjen Arî, ne yazık ki en verimli çağında kanserle savaşmak zorunda kaldı. Halen Adana’da bir özel hastane de tedavi görmekte olan Arjen Arî’ye bu yazı vesilesiyle acil şifalar diler, qadim dostu ve iyi bi okuru olarak onunla tekrar bu yaralı ve gülümseyen dil de şiirler okumayı özlediğimi bilmesini isterim.


Arjen Arî’nin sesi ve üslubu, ilk kitabı “ramûsanminveşartin li geliyekî”den son şiir kitabı “şêrgele”ye kadar hemen hemen hiç değişmez. O söyleyişte coğrafyasının bütün özellikleri yerini bulmuş ve harmanlanmıştır; içten, gür, yalın ve en üst perdeden. Şiirini oluşturan kelimeler bir devimcinin sözlüğü gibi yoğun, anlamlı ve direkt yüreğe seslenenlerden oluşur. Bu da Arjen Arî’nin kendine has ve halkının folklorik ögelerine olan bağlılığını dile getirir.
Arjen Arî, şiirlerinde yaşadığı coğrafyanın, kirli bir savaşta nasıl bir viraneye döndüğünü, insanlarla beraber diğer canlıların ve doğanın tahrip edildiğini duru, açık ve anlaşılır bir dille anlatır; “…deme; toprağa tapandır!/atalarım taş ve çakmakla sığınmışlarsa güneşe/barışı ve kardeşliği istemişlerse kendilerine ve başkalarına/ve demişlerse; dünya kime yetmez ki? bir çobanı düşün/kuzularını vadilere salamasın/keçileri ağaçlara tırmanamasın/kavalını özgürce çalmasın/ve yeni doğan kuzuya “şengilo” adını veremesin… şimdi ıpıssız ve bomboş/Cibiltînê, Xirbê, Hinarê, Serê Kaniyê… Ve sor kendine kimdir bu yurdun sahibi?”
Ya da;
Ateş düşmüş köküne/etrafında dönüyor/ne yapmıştı/günahı neydi bu palamut ağacının/o da benim gibi savaş istemiyordu/çocuklar/çiçekler/yeni yetme kızlar/ardımdan boynu bükük kaldılar/ve gözü yolda… savaş aldı en güzel hayallerimizi. Böylece şiire sarılmanın nedenini de açıklar. “RamûsanMinVeşartinLiGeliyekî”de ilk sayfadan son sayfaya kadar bu coğrafya da yaşanan savaşın yarattığı tahribatı insandan, kuştan, çiçekten, böcekten, akarsudan… hâlâ sesi kulaklarımızı çınlatan “kirîvê Kêvo-ermeni”den yola çıkarak ince bir duyarlık ve dostça bir söyleyişle dile getirir.

 “Ev ÇiyaRûspîne” şiir kitabında da aynı konu ve söyleyişle beraber şiirin mekanı ve seslendiği kişiler genişler. Bu kez bir Kürt olarak değil, savaşa giden bir asker olarak konuşur “General” şiirinde; “senin iki gözün var general im/ben onları ve iki elimi kaybettim/sen beni gönderdin ve bana demedin/bu gittiğin savaş gözleri de yer/bana gözlerimi ver general im/…”
Şiirde içtenlik ve yalın anlatımın şiire ve şaire çok şey kazandırdığını biliyoruz. Bu yüzden ve bu amaçladır ki Arjen Arî’in şiirinde Kürtçenin saf çığlığı parlamakta, halkının yüzlerce yıllık trajedisi ve hayali yankılanmaktadır. Bu yüzden şiiri bir ordunun ayak seslerine benzemekte, destansı bir anlatım görülmektedir.
“Ölüm boynunu eğdi onların önün de
Aslanlar vardı; yiğit ve savaşçı
Ve hayalleri herkesin olan!”
Arjen Arî’nin şiiri, umudun, direnmenin, aşkın ve yaşamın şiiridir. Siz onu okurken damarlarınızda yaşama sevincinin ve sevginin nehirleşerek aktığını hissedersiniz.
“Açılacak rengareng
Gülümseyen bir güneşin ardından, gökkuşağı
Bahar yüzlü bi sabahtır umudum
Işık gülüşlü,kırmızı perçemli gündüz
Ha doğdu ha doğacak!”
Ben de Arjen Arî’nin sağlığına kavuşarak aramıza ve şiire döneceği günün yakın olduğuna olan inancımı tekrarlayarak bu dağ-yürekli şairi sevgiyle anıyorum.

19 Ekim 2012 tarhli evrensel.net'e yayınlanan yazım.

No comments:

Post a Comment